SEKÜLERİZM: İKİ DÜNYALI HAYATTAN TEK DÜNYALI HAYATA GEÇİŞ
Her inanç veya ideolojinin insana bakışı, hayatını nasıl ikame edeceğini de belirler. Cümleyi tersten düşünürsek insanların dünya yaşantısına bakarak onun inancının nasıl olduğunu ve insana nasıl baktığını anlarız.
İslam’a göre insan “eşrefi mahlukattır” yani yaratılmışların en şereflisi. İnsanı en iyi şekilde yaratan Allah, insanı diğer varlıklardan farklı yaratarak onu diğer varlıklardan üstün kılmıştır. İnsanı diğer varlıklardan üstün kılan en önemli özellik ise akıllı olması ve özgür iradeye sahip olmasıdır. İnsanın diğer varlıkların sahip olmadığı bu nimetlere sahip olması ona, diğer varlıkların sahip olmadığı bazı sorumluluklar da yüklemiştir. Bu sorumluluk insanın yaratılış amacında saklıdır. “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56) ilahi uyarısıyla insanın dünya hayatındaki amacını belirtiyor Yüce Yaratan. Bütün varlıkları insana hizmet amacıyla yaratan Allah, insanı da kendisine ibadet etsin diye yarattı. Amaç varsa sonuçta vardır. Bu amaca göre yaşayan insan mükâfatlandırılacak, amaca göre yaşamayan da kaybedenlerden olacaktır. Kazandığının ya da kaybettiğinin hesabı bu dünyada değil ahirette belli olacak. Ama ahiretini de, bu dünyada yapıp ettikleri belirleyecek.
İnsanın hayatı iki dünya ekseninde yaşanacak bir hayattır. Bu dünyada yaşıyor ama sonraki hayatını burada yaşadıkları belirliyor. Aldığı kararlar, yaptığı eylemleri bu dünyada gerçekleştiriyor ama etkisi her iki dünyayı etkiliyor. Bu nedenle insan attığı her adımının iki dünyasını da etkilediğini bilerek yaşamalıdır. Kantarın topuzunu kaçırınca, dünya tarafı ağır basarsa ne yazık ki kaybedenlerden oluyor insan.
İnsan için yaptıkları tercihler burada devreye giriyor. Sadece bu dünyasını mı mamur edecek yoksa her iki dünyasını mı?
Şayet kantarın topuzu şaşarsa ve sadece dünyalıklar istemeye başlanırsa işte o zaman sekülerleşme yani dünyevileşme başlar. Ne demek sekülerizm?
Sekülerizm; “toplumda ahiretten ve diğer dinî, ruhani meselelerden ziyade dünya hayatına odaklanılması yönündeki hareket” olarak tanımlanıyor Wikipedia’da. Sıfat olarak da “Kutsalın karşıtı olan, dünyevi, din dışı” anlamlarına gelir.
Sekülerleşme; insanın, bakışlarını, dünya ötesinden bu dünyaya ve bu zamana çevirmesidir. Bütün planlarını sadece ve sadece bu dünyaya göre yapmalarıdır.
Sekülerleşme inanç olarak; Allah, peygamber, vahiy, ahiret gibi imanın esaslarına imanın olmamasıdır. Onların deyimiyle kutsal olan hiçbir şey yoktur. Sadece gördüğümüz ve dokunduğumuz şeyler vardır.
Mü’minun Suresi 37. Ayetinde onların inançları şöyle belirtiliyor: "Hayat, bu dünya hayatından ibarettir. Ölürüz ve yaşarız. Biz tekrar diriltilecek değiliz." Hayat ancak dünya hayatıdır, başka bir hayat yoktur. Bu nedenle bu dünyanın nimetlerinden sonuna kadar faydalanmalıyız. Peki, neden böyle bir inancı tercih ediyorlar? Kur’an’da bu soruya şöyle cevap verilir:
“Onlar, dünya hayatını sevip ahiret hayatına tercih ederler.” (İbrahim 3)
“Bu, onların dünya hayatını sevip ahirete tercih etmelerindendir.(Nahl 107)
Müslümanların hayat felsefesini de yine Allahu Teala şöyle belirliyor: “ Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru” (Bakara 201) Müslüman hem bu dünya için iyilik isteyip yaşayacak hem de ahiret için iyilik isteyip yaşayacak, iki dünyasının da iyi olması için çalışacak.
Ne yazık ki bugün biz Müslümanlar da sekülerizmin bataklığına saplanmış durumdayız. Allah’a, peygambere, vahye ve ahirete inanıyoruz ama sanki bunlar yokmuş gibi yaşıyoruz. Artık önceliklerimizi bu dünyanın nimetlerine yoğunlaştırmışız. Maddi olarak zenginleşmek, büyük evlerde oturmak, lüks arabalara binmek, banka hesap cüzdanlarımızın bol sıfırlı olması için çabalamak, büyük makam ve mevkilere ulaşmak artık vazgeçilmez hedeflerimiz olmuş durumda. Bir Müslüman bunlara sahip olamaz mı? Olabilir. Ancak bunlara ulaşmak için her yol mübah olmuşsa orada sekülerizm başlamıştır demektir.
Evlatlarımız için de aynı muamelede bulunuyoruz. İyi bir lisede okumaları için ve iyi bir üniversitede okumaları için taşıdığımız kaygılarımız onların ahireti için, ahlakları için, ibadetleri için taşımıyoruz artık. Sanki iyi bir meslek sahibi olmasını sağladık mı kurtarmış oluyoruz onları. Ama şu ayetin bize yüklediği sorumluluğumuzu ne yazık ki es geçiyoruz: “ Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim 6)
Allah Rasulu adeta bizim bugünkü durumumuzu görürcesine korkusunu şu şekilde dile getirmektedir. “Benden sonra size dünya nimetlerinin ve ziynetlerinin açılıp onlara gönlünüzü kaptıracağınızdan korkuyorum.” (Buhârî-Müslim)
Allah rızası için olmayan ya da Allah’ın rızasını kazanacağımız amellerin önüne geçen her eylem bizi sekülerizme götürmektedir. Sekülerizmin pençesinden kurtulmanın reçetesi ise ahirete adeta görüyormuşçasına iman etmektir.